Minik bir kalp doğduğunda bilmez konuşmayı! Mutlu olduğunda anlarsınız yanaklarından, istemediğini anlatır başından. Bazen konuşmak bizi uzaklaştırır bedensel anlatımımızdan.

Hikayemiz evde başlar. Bir uyarıcıya ihtiyacımız vardır. Bir kitap, bir video, müzik, belki de arkadaşının yaptıkları senin bir isteğini tetikler. Bir soru ile başlar heyecanlı bir kalbin atışı. Dans öğrenmek ister misin?

Nedir, nasıldır bilemezsin. Tedirgin olursun ama güzel dans edenleri iyi bilirsin. İçinde bir gün sen de çok iyi dans edeceğini düşünür ve istiyorum dersin. Çocukken annen ve baban da bunu denememiştir. Bilmezler dans öğrenmek nasıl bir şey? İsterler o güzel sonucu görerek çocukları dans etsin. Evet ne olabilir ki, her dans okulunun bir sihirli sopası vardır her halde. Yoksa bu sopa?

Yok mudur? Başlar ilk ders. Kıyafetler, atmosfer, her şey çok benzer düşündüklerine ama sihirli bir sopa görünmez hiç bir yerde. Bugün olmamıştır dans etmesi, ama düşünerek belki beklemeli. Belki olacak bir sonraki ders arzu ettikleri.

Gel zaman git zaman geçer günler ama kimse göstermez sihirli sopayı. Kısa bir süre sonra başlar yapılması gerekenler. Gereklidir bir hareketten bin tekrar! Kolay mı sanarsın? Acımaz mı her yerin? Olağanüstü şeyler gerçekleşir, akar tutkulu bakışların arasında şeffaf taneciklerin. Bir başlarsa akmaya, görürsün ki çoşkuyla ter kaplanır tüm bedenin.

Meraklı anne ve baba sorar nedir bu halin. Tam bilemezsin, acı da vardır mutluluk da, karmaşıktır hislerin. Devam dersin ve hep en çoğunu, en güzelini ve en özelini istersin.

Hayallerin kaplar evreni ve bir gün olacağını sanarsın kocaman bir “EN”! Artık vermelisin çok önemli bir karar. Çünkü olacaksan “EN” , sana gerekli bir sihir, ya da…

Evet hikayemiz bu “ya da” ile sonlanıp bizi gerçeklere taşıyor.

“EN” olmak istemek sadece zaman ayırmanız ve istekli olmanız ile başarılacak bir sonuç değildir. Paranızın çok olması da yetmez, hatta şansınız da bunun için yeterli değildir. Mutlu olmak için “EN” olmanıza da gerek yoktur aslında, ama eğer isterseniz yine de kocaman bir “EN” olmak, o zaman güçlü bir kişilik ve psikolojiye sahip olmalısınız.

Mücadele ve acının önce “EN” i ile tanışırsınız. Bu bedeninizin kaldırmakta çok zorlandığı bir yüktür. Ara sıra bu zorluktan kaçamak yapmak istemeniz sizi bitirir. Bu kaçamağa izin vermeyecek güçlü bir anne ve babaya ihtiyacınız vardır. Bir de size inanan güçlü bir öğretmene! Güçlü kişilik bu şekilde inşaa edilir. Zorluk ile verdiğiniz mücadele bir sonraki zorluk için sizi hazırlar.

Burda anne, baba ve öğretmenden beklenen güç bu acılara rağmen yolundan çıkmana engel olmasıdır. Çok zordur, acı çekmeni istemez anne-baba yüreği. Başta “EN” olmak istediğin için yüreği parçalanarak, kalbi göz yaşları akıtarak “devam” der. Acı çekmeni isteyen bir kötü karakteri oynar annen, baban ve öğretmenin.

Aslında “EN” olmak kişinin kararı gibi olsa da; bu karar ile anne, baba ve öğretmeni çok zor günler bekler.

Dans mutlu olmak için çok özel bir dildir. Bu dili konuşmayı öğrenmek, bu sanatı tatmak ve bu sanatı yaşamak çok güzel bir histir.

Bırakalım birileri “EN” ola dursun. Önerim şu ki; dans etmeniz için bir rekabete gerek yoktur! Kendiniz için dans edin!

Arman ESEN

Yorum bırakın