“ Kaç yaşında olursan ol gitmekten keyif alacağın bir yer. Hele bir de çocuksan, günlerce çıkmak istemezsin. Her yaştan, her tipten insanın ortak bir mutluluk noktası. Değişik renklere, değişik hızlara tutku ile bağlanır, gidip güçlüce yanındakine vurup tebessüm ile pardon dersin. İşte mutluluğumuz…

Bir düşündüm de, bu lunaparklarda eğitim olsaydı? “

 Evet 21.yüzyılda yaşamı özetlersek,

Gittiğimiz yer AVM; içinde artık ihtiyacını alıp çıkmana izin vermeyen ve seni gün boyu içeriye bağlayan; oyun parkları, kafeler ve renkli organizasyonlar ile yeni bir birey için ilk format atılmıştır.

Eve geldiğimizde de yaptığımız şey TV izlemek… Şimdi haklı olarak günün bu temposunda biraz kafa dağıtmak lazım, bir müzik programı (dedikodulu), bir yarışma programı(hakaret içerikli). Oh çok şanslıyız ki kanallarda başka bir şey yok.  Bir de ev ahalisinden birisi ile bu TV programlarına katılanların ne tuhaf insan olduklarını konuşuruz. Birey olarak doğru yoldayız, bir sonraki format da atılır.

Yaşadığımız güzel şehirlerimiz; Karşındaki komşunun adını bilmemen, sabah işe oflayarak gidip paranın yüceliği için haksızlık yapman. Yaşamındaki tek amaç para kazanmak değil deyip parasına göre insanları sınıflandırman, işte bu da diğer format.

Sokakta hayvanları görüp geçmek; eğer yorgun ve yaralı ise tiksinip uzaklaşmak. Ne yer, nerede uyur hiç dert etmemek. Sigarayı içip izmaritini camdan sallayıp bir de bir şey olmaz demek. Beş hayvan türü ve iki hadi üç de ağaç türü bilmek. Hayvanları internetten çocuklarımıza öğretip, bir de hayvan ticaretine destek olup değişik değerler biçilen pahalı hayvanları alıp onları sokağa, pardon doğaya bırakmak. İşte bir format daha…

Evet, bu kadar format sonrası çocuklarımızı çok önemsediğimiz için kendimizden feragat edip o eğitim senin bu eğitim benim taşımak. Ve ebeveynlerimizin bizlere sağlayamadıkları eğitimleri çocuklarımıza sunmak.

Son dönem eğitimcilerle yaptığımız paylaşım ve sohbetlerimde şunu fark ediyoruz, bu fedakar ebeveynler eğitimcileri hizmet sektörü çalışanı olarak görüyor. Yani garson gibi, resepsiyon personeli  veya animatör gibi!

Çocuğumun mutlu olmasını istiyorum. Lütfen onu eğlendirin. Birçok ebeveyn bunu istiyor.

Eğitimcilik değil midir parmağın ne zaman kaldırılacağını öğretmek, derse zamanında gelmesi gerektiğini öğretmek, büyüklerinin karşısında nasıl oturacağını öğretmek, bilginin çok kıymetli olduğunu öğretmek.

Eğitim kurumlarımızı lunaparklarla karıştırsaydık?

Yazının başımdaki cümledeki Lunapark için değil de dans kursu için düşünüp bir kez daha okursanız aynı hazı veriyor. Fakat daha fazlası var.  Kişiliğinin eğitildiği yer diye eklemek lazım! Bu durumda önce lunaparklar eğlendirir sonra sıkar. Sanat eğitimleri ise önce sıkar sonra eğlendirir. Eğlenmek için acele etmememiz lazım…

Bu eğitilmeyip mutlu olmayı sadece önemseyen çocuklarımız bu kadar format yiyen bizlerin yeni formatladığı bireyler mi?

Arman ESEN

(Lunaparktaki kızgın adam…)

1 yorum

  1. Geri bildirim: Bültenden gelen ses

Yorumlar kapatıldı.

%d blogcu bunu beğendi: